sessizliğin yankısı

Sevgili;

Haberin yok ve bir gün olacak mı bilmiyorum ama, adının baş harfini bile duyduğumda içimden bir şeyler kopacak gibi hissediyorum. İsmin aklıma geldiğinde kalbim parçalanacak gibi oluyor. O an sanki zaman duruyor ve içimde tarifsiz bir sızı beliriyor. Yüzün Tanrı'nın şimdiye dek yarattığı en muhteşem ve kusursuz sanat eseri... Seni düşündüğümde içimde tarifsiz bir huzurla birlikte dayanılmaz bir hüzün beliriyor. Sanki varlığın bir yandan ruhumu besliyor, diğer yandan derin bir özlemle kalbimi sıkıştırıyor.

Aslında seni nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Sen usta bir edebiyatçının cümlelerle anlatamayacağı ve en duygulu şairin imgelerle tasavvur edemeyeceği kadar gizemli, kusursuz ve mükemmel bir varlıksın. Seni düşünmeye dahi kıyamayıp hayalini bile zihnime layık göremezken, seni kelimelere dökme gafletine düşmeyeceğim. Çünkü belki de güzelliğinin ve iyiliğinin sersemliğinden en baştan başaramayacağıma dair derin ve değişmesi imkansız görünen lanetli bir inanç beynime saplanmış vaziyettedir...

İşte böyle bir vaziyet-i ahval içinde, içimde olan bitenleri bir süre daha gizlemeye devam edersem, bunun beni daha da yaralayacağını biliyorum. Bu içinden çıkılamaz durumu bir cehenneme dönüştürmeden önce, bir şekilde hislerimi ifade etmenin yolunu bulmak istedim.

Senden sebepsizce ve ölesiye korkarken hislerimi sana sezdirecek kadar bile adamakıllı cesarete sahip değilim. Ancak bu cesaretsizlik korkaklık değil; seni ilk gördüğüm anda ruhumda beliriveren, içgüdüsel ve kendiliğinden oluşan, can yakıcı ama aynı zamanda büyüleyici bir his. Bu his, çocuksu ve içten gelen bir masumiyetle ruhuma işledi.

Gözlerini gördüğüm o an, sanki hayatı boyunca görmek istediği bir şeyi, hiç beklemediği bir anda mucizevi bir şekilde gören birinin yaşadığı coşkuyla doldu içim. O anda, ruhumda daha önce de üstünkörü fark ettiğim bir duygunun derinleştiğini hissettim. Bu büyülü hali içselleştirdikçe, “ertelenmişlikler yüzünden yaşanamamışlıkların” iç burkan pişmanlıklarıyla yüzleşmeye başladım. Bu karmaşık ruh halini ve gerçek boyutunu bir türlü kavrayamamamın verdiği telaşla baş etmeye çalışıyorum.

Ve bilirsin, bazı insanlar vardır. İçinde olan bitenleri istediği gibi ifade edip sahici kişiliklerini yansıtamazlar. Aşkla ilgili bazı korkuları ve saplantılı endişeleri vardır. Bunun oluşturduğu çekingenlikleri de bir türlü yenemezler. Belki bu bazen karşı tarafla da ilgilidir. Ancak her ne olursa olsun, sevginin kutsal olduğuna inanan biriyim; ama gerçek sevginin... 

Ben sana karşı olan sevgimin gerçek olmadığına ve senin aşırı derecede hoş ve de güzel olmandan kaynaklandığına kendimi inandırmaya çalışarak bunun bir tür yanılsama olabileceğini beynime anlatmaya çalıştım.

Seni ilk gördüğüm andan beri... Ancak aklımın böyle düşünmesi kalbim açısından bir anlam ifade etmiyordu. Bunu her ne kadar kendime kabul ettirmeye çalışsam da ikna olamadım. Ve geceler, saatler, günler böyle geçti işte...

Seni düşünmekten uyuyamadığım bir gecenin sabahında mosmor gözlerle kalkıp uyanır uyanmaz aklıma sen geldiğinde bile buna aşk dememek için bütün gücümle çabaladım. Olmadı..

Öyle de bir an geldi ki, aynı zamanda bunun imkansız olabileceğini bile bile artık içime sığmaz hale geldiğini, umut ve umutsuzluk arasındaki ince bir çizginin iç burkucu kırılganlığıyla anlamaya başladım. Yine de seni sevmek güzel.

Sen önce bir kor, ardından da can yakıcı bir ateş oldun ki bunu söndürecek tek şeyin nefesin olduğu hayli açıkken ben onu karamsar düşüncelerimin karanlığıyla örtmeye çalıştım. Ama karanlık ateşi örtmezdi.

Ben yine de bu ateşi söndürmek yerine saklamayı tercih ettim. Lakin bu nasıl mümkün olabilirdi ki?.. Bu ateş varlığımı bütünüyle kaplamıştı ve rüzgarın da etkisiyle daha da kızışıp seni göremediğim her saniye beni daha da eriten bir hal alıyordu. 

Bu rüzgar gözlerindi.. Ahh, o gözlerin..

Kalbime öyle bir dem vurdu ki gülümseyişin, belki öylesine ve sıradan bir gülümseyişti bu... Ama bir süre hayatın tek anlamı oldu bu gözümde.

Gözlerin aklıma kazındı işte. Nedensizce, sorgulamadan ve masumca...

Bu masumiyeti hor görme n'olursun ve yadırgama. 

Şu zamana kadar böyle duyguları hiç yaşamadım ben.

Yaşayabileceğimi tahmin bile etmezdim.

Çevremde buna benzer şeyler gördüğümde umursamazca içimden güler geçerdim. Benim başıma gelince gerçek olabileceğini anladım. Demek ki böyle şeyler sahiden varmış. Kalbime böyle saplanan ilk kişi oldun sen.

Bu duyguyu bana yaşattığın için sana teşekkür ederim..

Bana hayatın güzelliklerini fark ettirdiğin için de teşekkür ederim… Ve bana, 1 saniyeliğine de olsa başımı omzuna koyup o güzel saçlarına dokunmamın hayalini kurdurttuğun için de teşekkür ederim.

Ve bana aşkın ne demek olduğunu öğrettiğin için teşekkür ederim..

Belki de her şeyin ilacı olan zaman, bu derdime de bir çare olacaktır. Seni aklımdan çıkarmaya kararlıyım ama bu çok zor. Başarabilir miyim bilmiyorum.

Fakat her şeye rağmen tanrıya senin gibi bir eserini bana gösterdiği için minnettarım.

Evet, tanrıya minnettarım, ama aynı zamanda garip bir şaşkınlık içindeyim de... Senin gibi mükemmel bir varlıkla benim gibi bir mahlukatı aynı yerde yarattığı için..

İnan bunları taa gözlerinin içine bakarak söylemeyi o kadar çok isterdim ki… Ve daha birçok şey söylemeyi de isterdim sana. Ama anla beni, o büyülü güzelliğinin karşısında bu gücü kendimde nasıl görebilirim? Be daha da önemlisi;

Ben sana layık mıyım ki..?

Belki de biz aynı puzzle ın birbiriyle alakasız parçalarıyız. Sen güneşsin ve ben de puzzle ın kenarındaki renk uyumu için üretilen parçalarının birinden ibaretin. Ama olsun, seninle aynı yerde olmak ta benim için mutluluk verici..

Anlıyorsun umarım; aklıma geldikçe gözümde daha çok büyüyor ve imkansızlaşıyorsun.

Senin benim duygularımla uzaktan yakından alakalı olmadığını biliyorum. Ayrıca senden herhangi bir beklentim de yok.

Seni seven masum bir kalp olduğunu ve seni bütün varlığıyla sevip sevmeye devam edeceğini, onun seni yaratandan senin için en güzelini ve en hayırlı olanını bütün benliğiyle ve saf duygularıyla dilediğini bil, yeter...

Sevgiyle kal, hoşça kal...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sen ve Ben

tanıtım